4 Temmuz 2011 Pazartesi

İMO İle Samatya - Yedikule Fotoğraf Gezisi

Dün sıcak bir İstanbul yaz sabahında İMO İstanbul Şube'den arkadaşlar ile Sirkeci Tren Garı önünde buluştuk.
Kalkan ilk banliyo treni ile birlikte Kocamustafapaşa İstasyonu'na attık kendimizi.
Trenden iner inmez demiryolu alt geçidinden geçtik ve hemen sağdaki İç Kalpakçı Çıkmazı Sokağı'na daldık. Daldık ama bir baktık sokak birkaç teyzenin dışında daha bomboş. Pencereden yaşlı bir teyze bizimle alay eder gibi seslendi; - Hayrola çocuklar erkencisiniz..! "Erken kalkan yol alır teyzeciğim" diye cevap vermek istedim fakat ne yazık ki sokak boştu...
Pek fotoğraf çekemesekte fotoğraf adına konuşulacak soru ve cevaplar hızlıca sokağın sonunda ayak üstü konuşuldu.
İç Kalpakçı Çıkmazı ile ilgili sayın Dora Günel hocamız ve Kemal Cengizkan'ın yapmış oldukları harika çalışma aklıma geldi ve biraz ondan bahsettik. Merak edenler için;
http://www.metropolistanbul.com/public/temamakale.aspx?mid=25

Buradan çıkıp kendimizi hemen Samatya Meydanı'na atıyoruz. Meydanda önceki akşamın sazlı sözlü içkili gürültüsünün yerinde yeni müşteriler için hazırlık yapan lokanta esnafının huzurlu koşuşturması var. Birkaç kişi ile minik sohbetler edip ara sokaklara giriyoruz.

Görmek istediğimiz bir sürü sokak ve kilise var, ancak birçoğu kapalı maalesef kiliselerin. Gitgide azalan Rum ve Ermeni nüfusundan dolayı artık cemaat toplayamıyormuş ibadethaneler.
Sokakların birinde kapısı açık bir ibadethane gördük sonunda. Hemen izin isteyerek içeri girdik. Bizi gerçekten çok sıcak karşıladılar. Burası Meryem Ana Süryani-Ortodoks Kilisesi imiş. Ayin henüz bitmişti. Buna rağmen içeri girip birkaç fotoğraf çekmemize izin verdiler. Bir dahaki sefere daha erken gelip ayini izlemeyi ihmal etmeyin dediler. Biz de teşekkürlerimizi sunarak ayrıldık oradan.

Ara sokaklarda gezerken Samatya artık pazar kahvaltısı havasına girmişti. Evlerin açık pencerelerinden çay bardağına atılan kaşıkların sesleri, bakkaldan alışveriş yapıp dönen insanlar kahvaltıların habercisi idiler.

Vakit ilerledikçe artık bizler de ara sokaklardan sahil tarafına doğru bir başka trenyolu geçidinden geçmiş ve surların arasından Narlıkapı mevkiinde Kennedy Caddesi'ne inmiştik.

Sahilyolu üzerinde bir başka kilise çıktı karşımıza. Burası da Narlıkapı Surp Hovannes Ermeni Kilisesi idi. İçeriden ayin sesleri geliyordu. Çok şanslı olduğumuzu düşünerek hemen içeri daldık. Ancak kapıdaki güvenlik görevlisi o kadar da şanslı olmadığımız gerçeğini yüzümüze çarptı. Ayini izleyebilir, ancak fotoğraf çekemezmişiz.
Biz de dediğini yaptık. Huzur içinde ayini bir süre takip ederken orasının da Allah'ın ibadethanesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak içimden dua ettim. "Allah'ım biz fotoğrafçıların istedikleri her yerde fotoğraf çekebilmeleri için, görevlilerin dillerinden -çekemezsiniz- cümlesini al ya rab.."

Kiliseden "huzur içinde?" ayrıldıktan sonra güneş yavaş yavaş derimizi delmeye başlamıştı. Yolun karşısında Samatya Balıkçı Barınağı çok cazip göründü gözümüze ve üst geçitten (ne çok alt üst geçitten geçmişiz) geçerek oraya ulaştık. Gerçekten çok keyifli ve sıcak insanları olan bir mekan barınak. Oradaki balıkçılar ile sohbete daldık ve tabii ki memleketi kurtarma girişimlerimiz hemen başladı oracıkta.
Buralarda bir Balık Müzesi olduğunu önceden duymuştum. Balıkçı arkadaşlara sorduğumda öyküsünü hemen anlatmaya başladılar;
Kocamustafapaşa Çevre Koruma ve Balıkçılar Derneği başkanı Haydar Deniz’in kişisel gayretleri ile daha 90'lı yıllarda 10-15 balık türü ile başlamış bu müze projesi. Daha sonra balıkçıların da katkısı ile büyümüş. Büyükşehir Belediyesi tarafından sahilde bu müze için bir bina yapılmış önceleri. Ancak Samatya sahili yenileme çalışmalası sırasında bu binayı tekrar yıkmışlar. Şimdi yüzlerce çeşit balık barınağın ufacık bir odasında gelen ziyaretçilerin ilgisini bekliyor. Balıkçı arkadaşların şu söylediklerine katılmamak elde değil; - Denizlerimizde bilinçsiz avlanma böyle devam ederse yakında sayıları zaten azalmış olan bütün balıklarımızı böyle kavanozlarda izleyebileceğiz sadece...













Barınaktaki çay ocağında çaylarımızı içerken yapmayı planladığımız sergi çalışmasından ve diğer projelerden bahsettik.
Öğlen sıcağı çok fazla bastırdığı için artık geri dönmeye karar verdik ve yine Kocamustafapaşa Tren İstasyonu'na yürüyerek Sirkeci'ye kadar trende fotoğraf çekerek döndük.
Burada ayrılırken bir başka güzel günde İstanbul'un güzel bir semtini keşfetmek üzere sözleşerek ayrıldık. Hepimizin üzerinde keyifli bir yorgunluk vardı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder